İyim ben, hep aynı şeyler işte.

14 Aralık 2011 Çarşamba



Güne güzel başlamak için her şeyi denersiniz ama yinede bir şeyler gününüzün içine etmeye yeter. Benim de öyle oldu işte bugün. Şimdi sadece bir şey istiyorum, onu görmek. Sadece düşünmek bile bazen huzur verici olabiliyor. Ne istiyorum biliyormusunuz? Sadece onu. Bu kadar zor olmamalı değil mi...? Her şeyi göze almak eskiden çok koyardı bana artık hiçbir şey koymuyor. Umrumda bile değil. Aşk böyle bir şey galiba. Bir şeyleri göze alabilmek ve bunu seve seve yapmak. Bize karşı olabilecek dış karakterler yok değil elbet. Hatta tanışmamıza sebep oldukları için belki de kendilerine kızarlar bilseler. Şimdi ben onlara şükrediyorum oysaki. Hep "iyiki" diyorum.

İzlediğimiz ilk film: Romantik Komedi, İlk gittiğimiz cafe: Okafe, İlk kalbimin ona attığı yer:Beşiktaş, İlk her şeyin gerçekten başlaması: Ağustos, İlk gittiğimiz konser: Serdar Ortaç. ve sonuç.. Ona aşığım. Belki bir gün evleniriz.

6 Aralık 2011 Salı

7 ay..

Ben acı çekmediğim zaman yazı yazamıyormuşum, bugün fark ettim. Tıpkı duygularımıza tercüman olan nice söz yazarı şarkıcılar gibi. En son yazımdan beri de ciddi anlamda acı çekmemişim ben demektir bu. (7ay) Ne güzel değil mi? Mutlu bir 7 ay... nedendi bu mutluluk bilir misiniz? Canınıza can katan biri vardır. Eliniz ayağnızdır. Kimse olmasa o vardır. Bazen dostunuza anlatamadığınızı anlatırsınız. Bazen ise saçma sapan konuşup gülüp eğlenirsiniz. Bazen koca bir sevgiyle boş boş bakışırsınız, ama anlamı dünyalara değerdir. Kısacık ufacık bir öpücük, binlerce öpücüğü ezip geçer o anda. Sıkı sıkı sarılmak vardır bir de o da en güzelidir. Güvenirsiniz, her şeyi unutursunuz o vardır sadece orada. Yağmurda her şeyin ters gittiği anda bile yanında sadece o var diye sırılsıklam olmanız umurunuzda olmaz. Upuzun yollar yürürsünüz beraber her yeriniz ıslanmış olsa da. Belki sadece 5-6 dk görebilmek için kapınızda bulmak onu. Nasılsın deyip, 2 dk sarılıp, 2 dk konuşup, 2 dk öpüşüp özlem giderebilmek. O hiç çekilmeyen ev yolunda metrodan eve kadar sırf sizi görebilmek için yarım saatini size ayırması ve yolu çekilebilir kılması. Çok uykusu geldiğin de bile sizin uykunuz gelene kadar sizinle saatlerce konuşması. Her sabah küfür ederek kalkıp bir yerlere gitmek zorunda olduğunuz zaman, gözünüzü açtığınızda "günaydın" ve niceleri gibi mesaj görüp gününüze renk katması. Uyurken sizin hayalinizle uyuması.
Bütün bunların karşısında insan mutsuz olabilir mi? Sizi bu kadar seven size bu kadar değer veren biri varken, mutsuz olmayı istemek şımarıklıktır, aptallıktır... Ben yokluğunu bile hayal edemezken yokluğunun korkusu düştü dün geceden beri kalbime, aklıma. Ne kadar göz yaşı dökseniz de kimseyi geri getirmiyor aslında, sadece durduramıyorsunuz kendinizi. Çok uğraşıp elde ettiğiniz oyuncağınız kırıldığında, döktüğünüz o gözyaşları onu eski haline getiremiyor maalesef. Diyeceğim o ki, büyük uğraşlarla kazandığınız o oyuncağı sakın kırmayın. Ben şimdi onu tamir etmeye uğraşırken, siz buna gerek kalmadan bu mutlulukların tadını çıkarın. Sonra gözyaşlarınıza yazık olur, emekleriniz çöpe, umutlarınız suya düşer... kalırsınız bir başınıza.

31 Mayıs 2011 Salı

Teoman'ın N-Style'daki söyleşisini okurken bu hazin öyküyü anımsadım:

"Kendimi kötü hissettiğimde 19. yüzyıl romanları okuyorum" diyordu.

İtiraf etmeliyim ki, ben de haftalardır dilimde onun "Paramparça"sıyla geziniyorum. Ve bu şarkının sözlerinde Tereza'nınkine benzer bir sevgiye susamışlığı tadıyorum:

"Bugün benim doğum günüm/Hem sarhoşum, hem yastayım/bir bar taburesi üstünde/babamın öldüğü yaştayım/kelimeler büyüyor ağzımda/bildiğim tüm hayatlar/paramparça..."

Sahi, bu yaşta bir delikanlı niye doğum gününde yas tutar ki..?


***

Son bir ayda iki Teoman konseri izledim.

Bir stadyum dolusu gencin hep bir ağızdan "Bildiğim tüm hayatlar, paramparça" diye haykırışına tanık oldum.

Onun ağzında büyüyenlerin, kendi kuşağının kelimeleri olduğunu hissettim.

Şu anda Türkiye'nin en çok satan albümü bu... Adı "17..."

"Her şeyin satılık olduğu bir dünyada, mutsuzluktan sarhoş" olmuş. "Elveda zalim dünya" şarkısıyla kelebek kadar süren ömrünü noktalamış 17 yaşında bir gencin öyküsü var albümde...

Bugün 17 yaşında olanlar, 1983'te doğdular.

Büyük şehirde büyüdülerse, ne kan kokusu bulaştı gençliklerine, ne tank sesi böldü uykularını... Duvarlar, sınırlar, tabular yıkıldı onlar için; okullar, barlar, internet cafeler açıldı.

Niye öyleyse bu "iç kanama"..?

Teoman, beni çarpan bir sözcükle yanıtlıyor soruyu:

"Köksüzüz" diyor, "...tutunacak hiçbir şeyimiz yok"

1990'larda yapılan bir araştırmada gençlerin çoğu, kendi durumlarını 10 yıl öncesine göre "daha kötü" olarak nitelemişlerdi. (İMV-SAM/1995)

Hep "bir kabus dönemi" olarak tanıdıkları "80 öncesi"nde bugünden "daha iyi" olan neydi ki?

Belki şu:

Onlar, doğru ya da yanlış, bir yere kök salmış; tutunmuşlardı.

Sokaklarda cellat kol gezerken bile, "rüzgar gülleri"nin ölüm esintileri yerine daha iyi bir yaşam umuduyla döndüğü bir dönemdi o...

"80 öncesindekiler belki toplumu kurtarma uğruna gençliğini tam yaşamadı, ama -yanlış yöntemler içerse de- dayanışma, heyecan ve paylaşma duygularıyla büyük bir toplum projesi uğruna çaba gösterdi. Şimdi ise kendisi için kendine eziyet eden bir kuşak var" diyor Hayri Kozanoğlu... (Yuppieler, Prensler ve Bizim Kuşak, İletişim, 1993) ve bugünün "kalpsiz kuşak"ını "Bildiği şair adı bilgisayar markasından az olanlar" diye tanımlıyor.


***

Bugün, hepimizin bildiği bütün hayatlar "paramparça" iken, piyasada bunca çeşitli aşk şarkısı olması, aslında aşkın kendisinin var olmamasından mı acaba..?

Belki de birileri Gorki'nin üniversitelisi gibi bizim adımıza, olmayan bir sevgiliye yazıyor bu satırları...

Ve biz stadyumlarda toplanıp o mısraları dinlerken, aşk varmış gibi yaparak ağlaşıyoruz...

...yaralı kalbimizin sökükleri dikilirken bir yandan...


Can Dündar

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Time

Biliyor musunuz, mutsuz olmak kötü değil de, nedenini bilmemek çok kötü. Sayabileceğim çok şey var aslında; ama bunlar bahaneden daha fazlası değil...
Aşık olduğunuzu sanırsınız ama değilsinizdir.
Çalışıyor sanarsınız ama aslında elle tutulur hiçbir şey yapmamışınızdır.
Korkarsınız ama durursunuz.
İstedim neden olmadı dersiniz? ( çok isteyince olur derler, yalan olmuyor.) sakın kendini az istedim diye suçlamayın. Suçlayacaksanız, neden saçma sapan şeyler istiyorum diye suçlayabilirsiniz.
İçiniz daralır ve siz hiçbir şey yapamassınız. En azından ben yapamıyorum... Kendimi daha nasıl anlatabilirim derken, kelimelerim tıkanıp kalıyor aslında... Bundan sonrası kendimi tekrarlamaktan daha ileri gitmez sanırım...

"waiting for someone or something, to show you the way..."
...
"every year getting shorter, never seem to find the time.."

Pink Floyd - adamımsın...

22 Mayıs 2011 Pazar

Biraz gerçek, biraz yalan..

bilinmezlik öyle kötü ki.. hele şu son zamanlar da bildiğim hiçbir şey yok..
varlığı zarar verir, anlamsızdır, olmamalı, her şeyiyle negatiftir aslında sizin için.
ona bağlanmanız için hiçbir sebep yoktur.
sevgi desen hiç yok.
tip desen, yani kim bakıyor ki zaten tipe.
ama....
işte o amanın cevabını bulduğum zaman dünyanın en mutlu insanı olacağım.
ama... biliyorum ki bu imkansız. her şey kadar, sen kadar, biz kadar...

"hem yara bandım hem yaram"
"hem kırıcı hem kırılgan... hem hem hem.."

"bir yanım anlamsız ve tutarsız bir telaş da, bir yanım küllenmiş zoraki sevdada..."

işte bu
...

yorgunum hem de çokk...

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Sona Geldik


13 senelik UOML hayatımın sonuna geldikk. Evet cuma son kez hep beraber deli gibi eğleneceğiz.. Herkes için aynıdır belki duygular ama ben de 13 senenin vermiş olduğu bir ağırlık, bir hüzün, bir mutluluk bir de garip bir şeyler var işte. Hep bu anı beklemedik mi aslında ? Ama insan yaşarken değerini bilemiyor maalesef. Hani bazı anılar vardır, derindir izi, asla silinmez. İşte ben canım sınıfımı, canım arkadaşlarımı hep o anılarımda yaşatacağım. "unutacaksın" diyenlere inat, hep "hatıralaycağım". Nasıl unutulur ki? Evet, dersler sınavlar hocalarla gereksiz tartışmalar. Yorgunluk, üzüntü, ağlamalar. Hayatın tadı tuzu bunlar her şey gelir geçer ama o güzel yaşanmışlıklar kalır işte.. Mezun oluyoruz. Biraz buruk, biraz sevinçliyiz. Her şey güzel olacak, siz inanın çünkü artık ben de inanıyorum ve hepinizi çok seviyorum !

6 Mayıs 2011 Cuma

Aşk ve Gurur

Bugünün en güzel haberi yeni albüm oldu sanırım. Bu adama aşığımmm AŞIK !

Bu hayat da bizi böyle yakamızdan tutacaksa, hadi böyle yaşa derken kalbimize sormuş mu?

"Belki önümüz yaz, gideriz bir yerlere belki dans edersin kumsalda yalnız tek başına.."